Şehrin yaşamsal anlamda hizmete ihtiyacı olan yerlerini bize anlatmaya gelenleri dinledikçe, eksiklerimizin ne kadar da çok olduğunu görüyoruz.  Sulusokak’ tan Karşıyaka’ya, Geyras’tan Hıdırlık’a her yer hizmet bekliyor.

Çöp konteynerlerinin az ve “eski” olması, kara sinekle mücadeledeki yetersizlik, Niksar Yolu kavşağı civarı, Yeni Mahalle-Kapalı Pazar Yeri etrafındaki sinek istilası, bakımsızlık, trafik yoğunluğu ve benzeri şikayetler, şehrin tamamına yayılmış durumda. Çizgili yaya geçitlerindeki çizgilerin kaybolması ayrı bir şikâyet konusu: 

Okullar açılmadan düzeltilmesi bekleniyor.

Kış gelmeden kara sinek sorununun çözülmesinin istendiği gibi…

Vizyon projelerinin olmadığını biliyoruz, hiç olmazsa belediyecilik anlamında yapılması gereken işlerin vaktinde yapılması gerekiyor. Yapımı için çok harcama istemeyen, rutin hizmetlerin aksamaması lazım. Alt yapıya dair sorunların çözümü, üst geçitlerdeki bakımsızlığının giderilmesi, yol ve yön levhalarının yenilenmesi, pazaryeri esnafına pedagoji eğitimi (bağırarak ürün satmanın 19’uncu yüzyılda kaldığını öğretmek, nezaket ve saygı) gibi basit ve “masrafsız” işlere hız verilebilir.

Tokat’ı “Sakin Kent” yapmak gibi bir hedefleri de olabilir mesela. Zaten sessizliği sever memleketimiz, kimse sesini çıkarmak istemez, pazaryerinde ürün satmak dışında. 

Çok ciddiyim bu konuda. Türkiye’de “Cittaslow“ yani sakin şehir olarak adlandırılan kriterlere uyan 18 yer açıklandı geçenlerde. Yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerde şu ifadeler yer alıyor:

 “Citta, İtalyanca’da sakin, “slow” ise İngilizce’de yavaş anlamına geliyor. Bu iki kelimenin birleşimiyle 1999 yılında İtalya’da ortaya çıkmış “Cittaslow” hareketi. Günümüzde Cittaslow, 30 ülkeye yayılmış durumda. Tam 278 farklı şehir sakin şehir unvanı taşıyor. Cittaslow hareketinin en temel amacı, küreselleşme karşısında birbirine benzeyen şehirlerin özgünlüklerini korumalarını sağlamak. Özellikle tüketimin yaygınlaştığı bir dönemde turizmin de etkisiyle şehirlerin kendi kimliklerini kaybetmesine karşı bu hareketin benimsenmesi çok büyük önem taşıyor. Sakin şehirlerde altyapı sorunları belirlenip çözüme kavuşturuluyor ve yöresel mimari olduğu gibi korunuyor. Aynı zamanda ekolojik dengeyi ön planda tutan restorasyonlar yapılıyor. Yenilebilir enerji kullanımı ve geri dönüşüm artırılıyor. Ayrıca halkın da kendi geleneklerini benimseyerek şehirlerinin özgün atmosferini koruması için adım atmaları sağlanıyor. Aynı şehri paylaştıkları insanlarla değerlerini korumak için bir araya gelmeleri ve iletişim kurmaları sağlanıyor.”

Evet, Türkiye’den 18 yerleşim merkezi de bu kriterlere uyum sağlayacak işleri yaparak listeye girdi ve “sakin şehir” unvanını aldı. Nüfusu 50 binin altındaki yerlere uygulanan kriterlere baktığımızda Tokat’ın bu listeye girmesi zor görünse de aslında istenildiğinde yapılabileceğini görebiliriz. İnsanlarının sakin ve sessiz olduğu bu şehri trafik, korna, pazarcı gürültüsünden örnek farkındalık çalışmalarıyla kurtarabilir, şehri daha yaşanır hale getirebiliriz.
“Bireylerin birbiriyle iletişim kurabildiği, sosyalleşebildiği, kendi kendine yetebilen, sürdürülebilir olan, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan, doğasına, kültürüne ve göreneklerine sahip çıkan, altyapı sorunları olmayan bir şehir” kriterlerini kısa sürede gerçekleştirebilen Tokat’ın, “sakin şehir” olmasının önünde bir engel yok gibi. 

Çok da yakışır hani…