Milli Eğitim Müdürü Sayın Hüseyin Kır’ın Tokat’ta göreve başlaması vesilesiyle bir köşe yazısı kaleme aldığımızda, kendisiyle ilgili ilk değerlendirmelerimizi yapmıştık.

7 Aralık 2023’te yayımladığımız o köşe yazısında Hüseyin Kır’ın edebiyata olan ilgisini öğrendiğimizdeki sevinci paylaşmış, “Edebiyatı sevenleri severiz. Edebiyatı seven idarecileri daha çok severiz. Çünkü edebiyatçılar naif ruhlu insanlardır. Adaletsizlik kimden gelirse gelsin karşı durmayı bilirler. Kimi Allah korkusundan, kimi de vicdanının sesini dinlemekten alıkoymazlar kendilerini. Bu da iyidir. Vicdanlı ve merhametli olmaları şiiri ve edebiyatı sığınak olarak görmelerinden ötürü kendilerini daha da kıymetli yapar. Dolayısıyla yeni müdürümüz sahaya 1-0 önde çıktı.” demiştik.

Geçtiğimiz günlerde makamında ziyaret ederek sohbet etme imkânı bulduğumuz Sayın Kır’ın eğitime, şiire, sanata, kültüre ve yakın tarihimize olan ilgisine ve bilgisine tanık olduk. Tokat’ın ihtiyacı olan okulların çalışmalarına başlandığını, öğrenci, öğretmen ve veli üçgeninde “önce insan” diyerek bütün meseleleri ötelemeden sırasıyla çözme iradesinde olduklarını gördük. Hüseyin Kır’ın sorunların tespitinden gerçekçi çözümlere, hemen her konuda ortaya koyduğu bu “irade” gerçekten dikkat çekiciydi.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

Levent Yazıcı, Murat Küçükali, Murat Ağar ve Ahmet Özdemir ve şimdi de Hüseyin Kır ile temsil edilen İl Milli Eğitim Müdürlüğü makamı, aynı kaliteyi yaşamaya devam ediyor. Çalışkanlık, dürüstlük, devlete ve millete olan bağlılık yine o makamda. Çocuklarımızın aydınlık geleceği ve toplumsal varlığımızın güçlü kültürümüzle yarınlara olan yolculuğunda daha da perçinlenmesi, hedeflerin en güzeli… İşte bu hedef doğrultusunda çalışmalarını sürdüren Tokat Milli Eğitim kadroları, gerçekten emin ellerde.

Rahmetli babamdan dinlemiştim: Aziz Peygamber bir gün mescide girdiğinde, iki grup insanla karşılaşmış; bir grup ilimle, diğer grup ise zikir ve tesbih ile meşgulmüşler. Peygamberimiz, ‘Ben muallim olarak gönderildim’ diyerek ilim grubunun yanına oturmuş… Bu kadar net, bu kadar sarih bir durum bu; eğitimcinin üzerindeki ağır sorumluluk, yaptığı ve yapacağı her işte kendisine daha büyük sorumluluklar yüklüyor.

Dolayısıyla Aziz Peygamber’in o tavrı, bugünümüze de apayrı bir ışık tutmakta…

Teknolojinin esareti altındayız; elimizden düşürmediğimiz telefonlarla koskoca zamanları haybeye geçiriyoruz çoğu zaman. En çok da gençlerimiz bu tuzağa düşüyor. Yaşadığımız çağın kaotik yansımasıyla dipsiz kuyulara atılmak istenen çocuklarımızı, emperyalizmin açtığı bu tezgahlardan kurtarmamız gerekiyor. Bilimsel ve nesnel eğitim, köklerimizden kopmayan manevi desteklerle “önce insan” diyen eğitimcilerimiz tarafından verilirse her şey bambaşka olur. Kaldı ki bu yönde atılan adımları gördükçe umutlanıyor, geleceğe olan inancımızı daha da diri tutuyoruz.

Çocuklarımıza her şeyden önce “iyi insan” olmaları gerektiğini öğreten bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Yaratılmış her canlıya hürmette kusur etmeyen, seven, saygı duyan, kırıp dökmeyi marifet saymayan, mütevazı ve zorluklarla mücadele ederken bile bütün ahlaki değerlerini her şeyin üzerinde tutan nesiller kurtaracak dünyayı. Velhasıl, Halife Ömer’in “Eğer dualarımın kabul olacağını bilseydim, Allah’tan iyi yetişmiş insan isterdim.” sözü, bu mevzuda kulaklarımıza küpe olsun…

Öte yandan Milli Eğitim Müdürü Sayın Hüseyin Kır’ın entelektüel tarafını tanıdıkça şehir adına mutlu olduğumuzu da belirtmek isterim. Donanım, bilgi, birikim ve kültür bir eğitimcinin olmazsa olmazı elbette; ama bu libası üzerinde en güzel biçimde taşıyanların sayısı da öyle çok değil.

Sayılarının artması dileğiyle…