Rasim Canbolat yazdı.

Anlatırdı:

-Pulur Köy Enstitüsü’nü bitirince 17 kişi Tokat ilini istedik. Hayret eden öğretmenlerimize “Bizi Mustafa ikna etti” demiş arkadaşlarım.

Köylerde bir süre sınıf öğretmenliği yaptıktan sonra dışarıdan eğitim enstitüsü pedagoji bölümünü bitirip emekli olana kadar ortaöğretimde çalışmış, öğretmenlikten başka arıcılık gibi yan işler de yapmıştı. Laf açıldıkça üç katlı apartmanı bal parasıyla yaptığını söylerdi.

Köy enstitüsünde öğrendiklerini her fırsatta konu eder, uygulamalarını fotoğraflarla ispatlardı. Şu cümleler Ona ait: “Öğretmen, “Yapın” demez, “Benim gibi yapın” der. Öğretmen Okulu'nda öğretmendim. Öğrencilerimi bir köye götürdüm. Bir ahşap yayık getirttim. Öğrencilerimden, yayığın ağzını koklamalarını istedim. Koklayanlar, burunlarını tutarak kaçıştılar.

-Bu yayıkla elde edilen yağı yer, ayranı içer misiniz soruma kimse “Evet” demedi. “O halde herkes katkıda bulunsun bu köye modern bir yayık alalım örnek olsun. İlk para benden” deyip on lira çıkardım. Öğrencilerim gönüllerinden koptuğunca katkıda bulundular. Çarşıdan aldığımız yayığı o köye hediye ettik” der inanmayana cebinde taşıdığı fotoğrafı gösterirdi.

Hocam tarıma çok önem verir, “Günün birinde büyük şehre göç edenler, orada barınamayıp köye geri dönecekler” derdi. Köy okullarında tarım derslerine ağırlık verilmesini isterdi. Örneğin: “Köylümüz, fazla elmayı bir kaba su ile doldurup sirke yapmayı ya da dananın boynuzlarını dağlayıp boynuzların büyümesini önlemeyi bilmezler” derdi. Sütün köşeli kaplarda değil de oval kaplarda kullanılması doğrudur. Çünkü temizlemesi kolay olur derdi.

Öğretmen evinde Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya “Köy okullarına tarım dersleri konulmasını isteyen bir rapor verdiğini, bakanlıkta “Türkiye’nin yedi iklim bölgesi var. Hangi iklime göre tarım dersi verilecek?” Gerekçesiyle raporu, işleme koymadıklarını üzülerek anlatırdı.

Süper Vali, Rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun danışmanıydım derdi. İkili oluşturmuşlar, makam ya da gezilerdeki anılarını anlatırdı. ”Vali iki öğretmeni çok beğendiğini söyledi bir gün. Mustafa Özcoşan, bir halk için, bir kendisi için çalışır; Hüseyin Kalkan ise yalnız halk için çalışır.” demişti, dedi.

Son belediye seçimlerinde Valinin oğlu M. Kemal Yazıcıoğlu’nun bir fotoğrafını bulmuş. “İnşallah kazanacak ve ben onunla tanışacağım.” diyordu. “Koca koca partilerin adayları dururken MHP’ye kim oy verir?“ diyen birisine. “Bekle gör.“ demişti.

Seçim sonuçları yanıltmadı onu.

Vefatını dün öğrendik. Cengi Atasoy ile gittiğimizde evinin önüne çoktan kurulmuştu taziye çadırı. Dünya penceresinden Mustafa Özcoşan da bir kere baktı geçti. Kendisine gani gani rahmetler dilerim. İyi adamdı doğrusu, bana göre…