Kemal Tahir ezber bozan bir yazar olmasından öte, iyi bir entelektüel ve müthiş bir vatanseverdi. Onun Cumhuriyet döneminde ele aldığı romanları okuyanlar ne demek istediğimizi anlayabilirler. Kemal Tahir’in “objektif”, nesnel ve “zamanı okuyan” tespitleri bugün bile bize yol gösteriyor. “Esir Şehrin İnsanları”nda “Bizim memleket ıstıraba katlanmasını iyi beceriyor da ona karşı gelmesini bilmiyor” demişti. “Karşı gelmek”, hele de bugünün Türkiye’sinde insanın başına neler açıyor biliyoruz. Hangi görüşten olursanız olun, bulunduğunuz yerde “kurulu düzene” aykırı her sözünüzde bedel ödersiniz.

İstanbul'un işgali sırasında Türklerin tavırlarını anlattığı “Esir Şehrin İnsanları” romanında yine toplumsal bakış açısını da yansıtır Kemal Tahir. İstanbul hükümetinin tarafını tutanlar ile Kuvayi Milliyeciler ve her şeyi oluruna bırakan vurdumduymazları anlatan yazar, romanın bir yerinde “Umut, doğup yeni umutlar doğurarak durmadan artarken, bize umutsuzluk nereden geliyor?” diye sorar.

Kemal Tahir’deki realite, milletin değerlerinden hiç uzaklaşmaz. “Devlet Ana”, “Yorgun Savaşçı”, “Göl İnsanları” ve “Kurt Kanunu” gibi kült eserlere imza atan Kemal Tahir'in yeni kuşaklarca daha fazla tanınması gerekiyor. Kaldı ki bu düşünce, bir temenni olmanın ötesine geçmeyi çok ama çok hak ediyor.

Doğu ile Batı toplumlarının birbirlerinden farklı olduğu gerçeğini eserlerinde işleyen Kemal Tahir, “Osmanlı'nın ana görevi, Doğu-Batı çatışmasında Batı'ya karşı Doğu'yu korumaktır” tezini savunmuştu. Kaldı ki tarihsel realiteler de bu tespiti doğruluyordu. Yazar bu görüşünü, “Osmanlı'nın tarih yüzüne çıkışı, yüklendiği, yüklenmek zorunda bulunduğu misyon nedeniyledir. Bu misyon, bulunduğu mıntıkayı, bu mıntıkanın gerilerini, Doğuluları, soyguncu Batı'ya karşı savunma görevidir. Osmanlı bu görevin şuuruna varmış, onun yüceliğini kavramıştır.” ifadeleriyle detaylandırmıştı.

                19 Mayıs 1938 tarihinde 15 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmasının ardından Çankırı, Çorum, Kırşehir ve Malatya cezaevlerinde 12 yıl hapis yatan Kemal Tahir’in tarihi gerçeklerden kopmayan “milli” bir duruşu ve “Her şeyin zamanı ve gök altında olan her işin vakti vardır. Doğmanın vakti, ölmenin vakti, aramanın, bulmanın, yitirmenin vakti vardır. Allah yükleyecek, biz taşıyacağız.” sözünde vücut bulan tevekkülü, oldukça dikkat çekmektedir. Bu anlayış ve algıyla romanlarına yansıyan dünya görüşü, bugünün ve yarınların da ışığı olabilecek imgeleri barındırır.

Ve biz bundan nasıl kaçınabiliriz? Neden Kemal Tahir’e hak ettiği değeri vermeyiz hâlâ?

Onun kitaplarının birinde yer alan şu sorusu bile, kendisini daha iyi tanımamızı şart koşuyor: “Mustafa Kemal Paşa olmasaydı biz ne yapardık düşünsenize! Ama biz de olmasaydık, yani ona inanan millet olmasa, Mustafa Kemal Paşa ne yapardı?” Kaç kişi bu soruyu sorabildi, ya da kaç kişi sorma cesaretini kendinde bulabildi. Mustafa Kemal Paşa’yı aidiyetler üzerinden belli bir kesimin sahiplenmesine itiraz etmektir bu. Bu aynı zamanda Mustafa Kemal’in yaptığı bütün büyük işlerin ardındaki gerçeği de açıklar: Türk Milleti’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki inancını ve imanını.

Yine romanlarının birinde, “Kadın güzel olmaya mecburdur ama, bütün meziyeti bundan ibaret olmamalı. (…) Kadın her zaman, aklıyla, namusuyla, merhametiyle, cesaretiyle güzeldir. Boyayla, ipekle, hele etiyle cilvesiyle değil...” diye yazan Kemal Tahir’in bu sözünü bugün bir yerde kullansak, bir kesimin linçiyle karşılaşmaz mıyız? Kaldı ki o linç sahipleri Kemal Tahir’in solculuğunun yanından bile geçemeyecek olanlardır üstelik. İşte böylesine ironik zamanlardan geçiyoruz.

Türk Edebiyatının büyük ismi Kemal Tahir’i bu vesileyle bir kez daha saygıyla, rahmetle ve dualarla anıyorum. Büyük ustanın “Orospunun dişisi, erkeği olmaz. Orospuluk huydur. Söz verip tutmamak, borcunu inkâr etmek, birini casuslamak, arkadan adam vurmak, kendinden zayıfı ezmek, hatta korkmak bile yerine göre orospuluktur.” sözünü de memlekette bugün bu işi icra edenleri hatırlayarak, altını bir kez daha çizelim…

Çünkü Kemal Tahir’i anlamak, yalnız onun yaşadığı dönemi değil bugünü de anlamaktır.