Bence “vefa” konusunda en kapsamlı yazıyı bugüne kadar İbrahim Tenekeci yazdı. Özetleyerek aktarayım size o yazıyı:

“(…) Büyük Türkçe Sözlük, vefa kelimesinin karşılığını şu şekilde veriyor: ‘Sevgi, dostluk ve bağlılıkta sebat etmek, sözünde durmak.’ Dikkat edelim: Tutma değil, durma. Vefa ile müteveffâ kafiyelerinin çok sık kullanıldığı şu günlerde, aklıma ilk gelen söz, Mehmet Gündem'e ait: ‘Vefaya veda etmeyin, iyilik gördüğünüz insanı unutmayın.’ Bir de yasal uyarı: Vefa, imandandır. (…) Vefa, kendini bilmektir. Dönüp bakmaktır. Unutmamaktır.

(…) ‘Ayrılıktan şiddetle kaçınmak ve birlikte olmaya ısrarla devam etmek’ nasihatine rağmen, insanların yolları ayrılabilir, öncelikleri değişebilir. Öncelik bahsi ve önem sıralaması, uzun bir listedir. (…) Bize düşen, her türlü olumsuzluğa rağmen, vefa yokuşunu çıkmaya çalışmaktır. Yokuşun sonunda güzel bir şey olmayabilir, olsun. İnancıma göre, vefa doğuştandır, vefasızlık ise sonradan edinilir. Mesela, ‘siyasette vefa yoktur’ derseniz, vefasızlığı normal bir davranış gibi görmüş ve göstermiş olursunuz. Aynısı, hayatın her alanı için geçerlidir. (…) Üzerimizde hakkı ve hukuku olan insanların zor zamanlarında, onların yanında mıyız, yoksa başka bir yerde mi? Az biraz mesafe aldığımızda, bizde emeği olanları görmezlikten geliyor muyuz? Geliyoruz… Üzülerek söyleyelim ki çeşitli ödeme biçimleri vardır ve bunlardan biri de vefasızlıktır. Yapılan iyilikler, verilen emekler, elbette alacak hanesine yazılmaz. Fakat vefa diye bir şey varsa ki var, işte o beklenir. Emeklerden, iyiliklerden ve sözlerden kurtulmanın en kestirme yolu, maalesef, vefasız olmaktır. Vefasız kimse, kıymetleri ve emanetleri kırarak, kullanarak ilerler. Oysa dünya taşınmaz maldır ve buradan götüreceğimiz şeyler bellidir. (…) İşte bundan dolayı, konuyla ilgili olarak, en kıymetli tavır, Hüseyin Kazım Kadri'nin şu sözüdür: ‘Dostlarınızdan bir vefasızlık görürseniz, onları sakın kırmayın. Üslup ile geri çekilin.’ Bunu birkaç kez denedim. Tavsiye ederim…”

İbrahim Tenekeci vefayı tanımlarken vefasızlığın serencamını da özetlemiş aslında. Evet, dünya taşınmaz bir maldır ve dünyadan maddi anlamda götüreceğimiz hiçbir şey de yoktur. Evler, arabalar, tarlalar, bağlar, bahçeler bu dünyaya ait ve burada kalacak dünyevi şeylerdir. Bunu herkesin bilip de aynı döngü içerisinde daha fazla kazanmak, etiket-rütbe almak, daha çok mal ve para sahibi olmak için düştüğü telaşa, çektiği çileye bir anlam verememek, nasıl da kötü bir his…

Aslında en çok, bu anlamsız telaşların ve çilelerin içerisinde vefasızlığın girdabında kalmak dokunuyor insana. Öykücü Necip Tosun “Vefa, maddi değil, manevi bir borçtur. Dostluğa, bir ömür sadık kalmaktır, hatırdan çıkarmamaktır. Vefa, beklenilendir, karşılık değildir. Vefalı arayandır, bulandır, sorandır, unutmayandır. Dönüp gelendir. İyiliği, güzelliği kendi menfaatinin üstünde tutandır” derken nasıl da güzel özetlemiş… Sanki cümlesinin sonunda, “Vefanız yoksa insanlığınızdan şüphe ederim” diyecekmiş gibi.

Takdir, tercih ve kanaat insandadır.

Yapacağı takdir, göstereceği tercih, oluşturacağı kanaat, insanın yolunu belirler. Hikâyenin sonunda ölüm olduğuna göre, mezara dik girilmiyor. Dünyadaki her etiketiniz, dünyevi her kimliğiniz, maddi zenginliğiniz ve kaynağı dünyaya ait gücünüz, ölüm sonrasında geçersiz.

Değer verdiğimiz, üzerine toz kondurmadığımız kıymetlilerimizin gün gelip de vefasızlığıyla karşılaşırsak da tasavvuf ehli Alâeddin Attar’ın şu sözüne kulak veririz: “Üç şey için susmak gerekir: Ya hatıratı gözetmek ya gönül zikrini dinlemek yahut gönülden geçen halleri kollamak için.”

Ondandır vefaya sahip çıkma isteğimiz. Bundandır “vefa imandandır” buyruğuna dört elle sarılma gayretimiz. Gördüğümüz her vefasızlık ve ihanet karşısında “İnsan için bu dünyadaki en acı şeylerden biri, emeğinin aleyhine dönmesidir. Vefa iyidir ve imandandır” diyen ustaya, yine de kulak vereceğiz.

(Gazeteci-Yazar Hüseyin Alpay’ın bu köşe yazısı ilk olarak 6 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.)