Günümüz dünyasında iletişimin çok yönlü ve çok boyutlu gelişmesi, eskiden kalan birçok yöntemi rafa kaldırdı.

            Bunlardan biri de eskiden belediye tarafından şehrin duyması gerektiğine inanılan duyuruların (ölüm ilanları, emlak vergisi son ödeme günü gibi) şehrin muhtelif noktalarına yerleştirilmiş hoparlörlerden oluşan anons sistemi… Bugün telefon gibi kullanım yaşı 10’a düşmüş teknoloji aleti ve hemen herkesi kullandığı sosyal medya hesapları varken, 1960-70-80-90’lı yılların hoparlör sistemini “iletişim aracı” olarak kullanmak doğru bir yaklaşım değil.

            Kasabalarda kullanılmaya devam eden bu sistemin şehir olarak “bildiğimiz” Tokat’ta uygulanmaması gerekir. Kent merkez nüfusu 200 binin üzerindeyken ve maalesef bir “gürültü” sorunu varken, bir de Cumartesi-Pazar demeden sabahın 9’undan itibaren anonslarla halkın rahatsız edilmemesi gerekir.

            Halkın bir kısmından talep gelse de modern şehir olmanın gereğince bu taleplerin makul bir dille yerine getirilmemesi lazım. Çoğunluk zaten gürültüden mustarip. Bir de taş devrinden kalan anons sistemini mi çekecek insanlar?

            Ekşi Sözlük’te “Küçük yerlerde halen bulunmakta olan belediye anonsu hoparlörleridir. Belediye sinemasında o akşam ne film oynadığından tutun da belediye marketinde hangi ürün ne kadar indirimli bilgisi verenler dahi bulunmaktadır. Belediye hoparlöründen anons yapılmadan önce tüm kenti dolduran ciiiyyyt diye bir ses gelir…” diye yazıyor. Daha başka renkli ve alaycı cümlelerle dolu yazılar da var Ekşi Sözlük’te hoparlörler hakkında. Meraklısı açıp okuyabilir.

            Bizim bu şehirde öncelikle “gürültü” sorununu çözmemiz gerekiyor. Kent yaşamına uyum sağlayamamış kişilerin saate aldırmadan (kaldı ki görgüsüzlüğün, çapulculuğun, ucuzluğun ve cahilliğin saati de olmaz!) arabalarında son ses müzik dinlemeleri, pazaryerlerindeki seyyar satıcıların KPSS, LGS, YKS gibi sınavlara denk gelse dahi canhıraş bir şekilde bas bas bağırmaları, sokakta yürüme adabını bilmeden elindeki kuruyemiş kabuklarını da ortalığa saçıp bağırarak konuşup yürümeleri, esas meselemiz.

            Eğitim herkese lazım ama çoğu kişiye nasip olmuyor işte. Aileden de görmeyince işler arapsaçına dönüşüyor. Adına “empati” dediğimiz ve kısaca “kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma, kendin için istediğin her şeyi başkaları için de iste” olarak özetleyebileceğimiz davranışsal özelliği içselleştirmemiz gerekiyor. Şehirde yaşayanlardan şehri yönetenlere varana dek herkes “empati” ile davranmak/yaşamak zorunda.

            Bu konuda kampanyalar, projeler üretilmeli. Empati, sevgi, anlayış, nezaket, saygı temelinde oluşan ve bu sözcüklerin baş harflerinin adını verdiği “ESANS” ile koksun memleket. (Meraklısı olursa ESANS Projesini armağan edebilirim.)

            Emin olun bu, 2018 model toplu taşıma aracının reklamından, paraşütlerle uçmaktan, çorba dükkânı açmaktan daha fazla lazım Tokat’a. Birbirine saygılı insanlardan oluşan, nerede nasıl konuşacağını bilen, gürültülü konuşup yaşamanın bir görgüsüzlük olduğunu kavrayabilen Tokat lazım bize. Şehrimizin kaderiyle ilgili meselelerin başında gelen beşerî münasebetlerin seçilmişlerin eliyle düzene konulması şart anlayacağınız.

            O zaman hep birlikte “empati” yapmak için “vaziyet almaya” ne dersiniz?...