Tarihçi yazar Ümit Doğan, son derece önemli bir meselede tarihi gerçekleri anlatmış. Mustafa Kemal Atatürk’ün din ve din eğitimine bakışını anlatan Ümit Doğan, “Atatürk, Kuran-ı Kerim'i ve din kitaplarını yasaklamak bir tarafa hem askerler için hem köylüler için ayrı ayrı din kitabı hazırlatmıştır. Köylerde her evde mutlaka bir Kur’an-ı Kerim ve din kitabı bulundurulması için resmî adımlar atmıştır. Okullarda din ve Kur’an-ı Kerim dersleri okutulmuştur.” diyor. Ve bu savını da belgelerle kanıtlıyor.

Görsellerde sizinle de paylaştığım tarihsel realitelere göre, “Atatürk din düşmanıydı, Kur’an öğretilmesine izin vermedi” gibi İngiliz emperyalizminin yalanları birer birer çürütülüyor. Bakın Ümit Doğan üstat neler yazmış:

“26 Mart 1925’te Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Diyanet İşleri Başkanlığından askerlerin İslam dinini öğrenmeleri için kışlaların uygun yerlerine asılmak maksadıyla ayet-i kerime ve hadis-i şerif yazılı levhalar hazırlanıp gönderilmesini ve askerlere okutulmak üzere bir din kitabı hazırlanmasını istemiştir. Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki tarafından görmüş olduğunuz Askere Din Dersleri kitabı hazırlanmış ve silah altındaki tüm askerlere okutulmaya başlamıştır. 1928 yılında köylümüzün İslam dinini layıkıyla öğrenmesi için yine Ahmet Hamdi Akseki tarafından Köylüye Din Dersleri adlı bir kitap yazılmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu kitabın köylülere ulaştırılmasının sağlanması için müftülüklere talimat verilmiştir.

Atatürk Türkiye’si, Kur’an-ı Kerim’in mümkün olduğu kadar çok kişiye öğretilmesini hedeflemiştir. Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi 8 Şubat 1938 tarihinde yazdığı bir yazıyla her evde bir Kur’an-ı Kerim ve bir din kitabı bulunması ve okunmasının sağlanması hususunda il müftülüklerini uyarmıştır. Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi 27 Nisan 1938 tarihli bir başka yazıda Konya’da Kur’an öğretimine ait üç aylık cetvelde sadece 13-14 öğrenciye eğitim verildiğini belirterek bu sayının artırılmasını istemiştir.

“OKULLARDA DİN VE KUR'AN-I KERİM DERSLERİ VERİLECEK!”

Asker ve köylünün din öğrenmesini isteyen Atatürk, okullardaki din eğitimini de elbette unutmamıştı. Medreseler kapatıldığı için Cumhuriyet’in ilk yıllarında din eğitiminin verileceği yerlerin mektepler olması gerektiği; “Her fert, dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da mekteptir.” şeklindeki ifadelerle vurgulanmıştı.

Millî Eğitim Bakanlığının 1924 Yılı Müfredat Programı çocuklara İslam dinini sevdirme ilkesiyle hazırlanmıştır. İlkokullarda haftada iki saat zorunlu Kur’an-ı Kerim ve din dersleri okutulmaktadır. Müfredata göre 2. sınıflara Kur’an-ı Kerim elifbası gösterilecek ve amme cüzüne devam edilecektir. Öğretmen bu derslerde Hazreti Peygamber’in hayatını anlatacak ve çocukların kalbinde İslam muhabbetini başlatacaktır. 3. sınıftaki din dersleri de Kur’an-ı Kerim öğretimine ayrılacak, uygun zamanlarda Hazreti Peygamber ve Ashab-ı Kiram’dan menkıbeler anlatılacaktır. 4. sınıfta, Kur’an-ı Kerim tilavetine devam edilecek, öğretmen İslam’ın şartlarını anlatacak, Hazreti Fahr-i Âlem ile diğer peygamberlerin menkıbelerini anlatacaktır. Namaz sureleri, abdestin nasıl alınacağı ve nasıl namaz kılınacağı da 4. sınıfta öğretilecektir. 5. sınıfta Kur’an-ı Kerim öğretimine devam edilecek, öğrencilerin abdest ve namaz konusundaki bilgileri takviye edilecek, oruç ve hac ibadetleri öğretilecektir.

Bakanlık, 1924 yılında ilkokul kitaplarını incelemek üzere bir komisyon kurdu. Komisyon, incelemelerini tamamladıktan sonra yeni dönem ders kitaplarının yazılması konusunda bazı hususlar belirledi. Raporlarda genel anlamda kitapların yabancı kelimeler-den temizlenerek millîleştirilmesine, ezbere dayalı olmaktan çok uygulamaya dönük olmasına, çocukların seviyelerine uygun bir dille yazılmasına ve millî duyguları uyandıracak nitelikle olması gerektiğine dikkat çekilmişti. Bu kurallara uygun olarak hazırlanan kitaplar, Millî Talim ve Terbiye Dairesinin onayından geçtikten sonra okullarda okutuluyordu.

Millî Talim ve Terbiye Heyeti tarafından çıkarılan neşriyat bülteni, Türkiye’de yayınlanan kitap, gazete ve dergilerin resmî kayıtlarını ihtiva etmektedir. Bu kayıtlar incelendiğinde 1928-1931 yılları arasında ilkokullarda okutulan 4 farklı yazara ait toplam 11 din dersi kitabı göze çarpmaktadır. Bunlardan bazılarına kısaca değinmekte fayda var.

“TÜRK ÇOCUĞUNUN DİN KİTABI”

1927 yılında çocuklarımızın dinin esaslarını öğrenmesi amacıyla hazırlanmıştır. İlk Türk yayıncılardan olan, Hilmi Matbaasının sahibi Tüccarzade İbrahim Hilmi’ye bastırılan kitapta besmele, cami, ezan, Peygamber Efendimize yönelik bilgiler gibi İslam dininin temel esasları sade bir şekilde çocuklara sunulmuştur. Millî Talim ve Terbiye Dairesinin 15.08.1927 tarihli ve 1 numaralı; 15.09.1927 tarihli ve 154 numaralı ve 8.12.1927 tarihli ve 204 numaralı kararlarıyla ilkokulların 3, 4, ve 5. sınıflarında okutulmaları uygun görülmüştür.  1929’da yeni harflerle tekrar baskıya giren kitapta cami şu sözlerle anlatılmıştır: “Göğe doğru uzanan beyaz minareleriyle yuvarlak kubbeleriyle camiler gözümüze ne hoş görünür. Sanki gizli bir his bizi daima içeriye doğru çekmek ister.”

“CUMHURİYET ÇOCUĞUNUN DİN DERSLERİ”

İlk baskısını 1927’de yapan kitap, Muallim Abdülbaki (Gölpınarlı) tarafından yazılmıştır. Kitabın 3. sınıflar için olanı İkdam Matbaasında, 4. sınıflar için olanı Ahmed Kamil ve Şeriki Matbaasında, 5. sınıflar için olanı İlhami Fevzi Matbaasında basılmıştır. 1926 İlkokul Din Dersler Müfredatı “Çocuklarda Cenâb-ı Hakk’a karşı şükran ve muhabbet hisleri uyandırmak, onlara İs-lam dinini sevdirmek” gayesi gütmekteydi. Bu hedefe uygun olarak hazırlanan Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri kitabında Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi üzerinde durulmuş, dinin inananların birlik ve beraberliğini sağladığına vurgu yapılmıştır: “Bizi dünyaya getirmiş, bize birçok nimetler vermiş. Bizi kalbimizin içinden, aklımızdan daima hayra, doğruluğa sevk ediyor. Böyle büyük bir Allah hiç sevilmez mi?” “Akla, medeniyete en uygun bir din olan Müslümanlığı bize öğreten Peygamberimizi çok severiz.” “Camilerde toplanan, bayramlarda birbirinin bayramını kutla-yan insanların duyguları, inandıkları şeyler, hep birdir. Bunları birleştiren, Müslümanlıktır.”

“CUMHURİYET MEKTEPLERİNDE DİN DERSLERİ”

İlk baskısı 1929 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yapılan kitap, M. Ali Rıza tarafından yazılmıştır. Millî Talim ve Terbiye Dairesinin 7.8.1928 tarihli ve 145 numaralı kararıyla ilkokullarda ders kitabı olarak kabul edilmiştir. İlkokulların 3, 4, ve 5. sınıflarında okutulan kitap, 1930 ve 1949 yıllarında tekrar baskıya girmiştir.

“İSLAM DİNİ VE KÖY MEKTEPLERİ İÇİN DİNİMİZ”

İlk baskısını 1927 yılında yapan bu kitap, İstanbul Darülfünûn İlahiyat Fakültesi İslam Mezhepleri öğretim görevlilerinden Yusuf Ziya Efendi tarafından hazırlanmıştır. 1927’de Amedi Matbaası tarafından basılan kitabın Millî Talim ve Terbiye Dairesinin 13.08.1927 tarihli ve 120 numaralı; 24.08.1927 tarihli ve 143 numaralı kararlarıyla ilkokulların 3, 4, ve 5. sınıflarında okutulması uygun görülmüştür.   Kitap daha sonraki yıllarda, Sebat Matbaası ve Kanaat Kütüphanesi tarafından da neşredilmiştir.

“İBADET ETMEYİ KOLAYLAŞTIRAN ATATÜRK. HATTA İNÖNÜ”

Atatürk’ün ibadet etmeyi yasakladığına dair değil belge, en ufak bir emare bile yoktur. Tam tersine Atatürk, Türk milletinin rahatça ibadet etmesi için kafa yormuş, bu noktada önemli adımlar atmıştır. Laiklik ilkesi zaten bütünüyle bireyin rahat ibadet edebilmesini teminat altına almaktadır. Buradan bile Atatürk’ün ibadet karşıtı olmadığını anlayabiliriz. Ancak biz Atatürk’ün ibadeti yasaklamadığına, hatta halkın ibadet etmesini kolaylaştıracak çözümler düşündüğüne dair somut örnekler de vereceğiz. 1929 yılından itibaren Çankaya Köşkü İkinci Kâtibi olarak Atatürk’ün hizmetinde bulunan Zühtü Uray anlatıyor: “Aksaraylı Hafız Yaşar isminde bir hafızı vardı. Zaman zaman onu çağırır, Kur’an okutur, mevlid okuturdu. Camilerde namazda secdeye baş konan yerleri ayak basılan yerlerden ayırıp temiz kalması için tertipler hazırlamıştı. Bu çabaları dine de ne kadar ehemmiyet ve kutsiyet verdiğini gösterir.” Zühtü Uray’dan bu bilgileri aldıktan sonra, Atatürk’ün camilerde secde yerlerinin temiz tutulması için hazırladığı tertiplerin neler olabileceği konusunda bir arşiv araştırması yaptım. Atatürk, camilerin temizliği meselesini Diyanet İşleri Başkanlığıyla görüşmüş, il ve ilçe müftülüklerinin camilerin secde yerlerinin temizliğine dikkat edilmesi konusunda uyarılmasını sağlamıştı. Dahası var. Diyanet İşlerinin camilerin temizliği konusundaki hassasiyeti Atatürk’ün vefatından sonra da devam etmişti. Görmüş olduğunuz belge 1947 yılına, İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı olduğu döneme ait. 3 Aralık 1947 tarihli belgede Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin camilerin ve secde mahallerinin yanı sıra imamların sarık ve cübbelerinin temizliğinin dinî ve zaruri bir şart olduğu konusunda Müftülükleri uyardığını görüyoruz.”

Mustafa Kemal Atatürk’ün İslam Dini ve Peygamber Hazreti Muhammed’in Türk diliyle ve gerçek kaynaklarla, taassuptan, akıl dışılıktan, gericilikten soyutlanarak halkımıza öğretilmesi için verdiği çabayı “din düşmanlığıyla” açıklayan kimi aklı evvellere rağmen, yeni kuşaklara bu realiteleri anlatmak zorundayız. Atatürk’ün samimi bir Müslüman, gerçek bir dindar olduğu gerçeğini evlatlarımıza anlatmak, belki de bugünlerin en önemli görevidir.

Dolayısıyla değerli yazar Ümit Doğan’ın Atatürk'e atılan iftiralara belgelerle cevap verdiği “Hurafeler ve Hurafeler-2” adlı kitapları başta olmak üzere, bu konudaki birkaç önemli eseri okuyup okutmalıyız…