Gündem Köşesinde Cemalettin Yarkın yazdı: “Türk halkı bilgece bir tavırla “Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı” derken…”
Kelâm-ı Kadîm diye de anılan KUR’AN-I Kerim’in ENAM suresinde “… ve Allah zalimleri daha iyi bilir.” hükmüyle noktalanan kelâmın ardından gelen 59. Ayetinde; “Gaybın anahtarları O’nun yanındadır, onları ancak O bilir, karada ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak bile düşse bilir onu. Ve yeryüzünün karanlıkları içinde bir tek tane yoktur ki, yaş ve kuru hiçbir şey bulunamaz ki apaçık kitapta tesbit edilmemiş olsun.” hükmünde geçen “gaybın anahtarları” şifresi büyük bir haberdir. Neden böyledir? Çünkü, anahtar/anahtarlar, kapıları kitler/açar ve kapıların ardında hazineler de olabilir.
Gayb kelamı, toplam 13 surede yer alan birçok ayette geçmektedir ve gizli, görünmeyen, göz önünde/hazır olmayan, bilinmeyen veya henüz keşfedilmemiş şeyler anlamlarını içermektedir. Bu demektir ki, bir, bize gizli, göremediğimiz, bilemediğimiz bir gayb alemi var, bir de bize açık, gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz şehadet alemi… Başka bir ifadeyle, bir zaman ve mekan boyutlarıyla sınırlı, ölçümlenebilir, niceliksel karakterli varlıklar (fenomenler) alemi var; bir de sonsuzluğu ve bitimsizliği düşündüren, sayısal değerlerin ötesinde, niteliksel ve aşkın içerikli gayb alemi…
KUR’AN-ı Kerim, gayba iman etmeyi, ahirete inanmak olarak da göstermekte, muttakilerin (korunacakların) ahiret inançlarını kutsamaktadır. Zaten öte, öteki dünya, mavera, ahiret vb. kelimeleri kullanırken, dünya dışı, bilmediğimiz/bilemeyeceğimiz bir alemi, yani gayb alemini kast ediyoruz.
Şu da var ki; ahirete atfen mavera (dünya ötesi) veya öbür dünya derken, elbette çok uzaklardaki bir başka gezegeni, bu dünyaya benzer bir dünyayı ve buradaki yaşamın tıpkısı bir yaşamı amaçlamak olası değildir. Böylesi bir benzetme hem olası değildir, hem de haddi aşmak olur. Yalnızca gayb alemine özgü olan metafizik konuları, insan zihninin kavrayabileceği varsayımı doğrulamaz. Çünkü, gaybın anahtarları ALLAH (C.C.) katındadır.
CİNN Suresi 26. Ayette “O gaybı bilendir. Gaybını kimseyi haberli/bilgili kılmaz. Ancak seçtiği peygamberler müstesna.” mealindeki hükümle had belirlenmiştir. Gaybı insanlar bilemeyeceği gibi cinn’ler de bilemez . SEBE Suresi 14. Ayette “Ne vakit ki Süleyman’a ölümü hükmettik; (çalıştırdığı) cinnlere onun ölümünü ancak değneğini yiyen ağaç kurdu gösterdi. Süleyman yere kapanınca şu gerçek ortaya çıktı ki; “eğer cinnler gaybı bilmiş olsalardı horlayıcı azabın içinde kalmazlardı.” Hz. Süleyman hem hükümdar hem de peygamberdi. Cinnleri ağır işlerde çalıştırır, onlara mabedler, saraylar, büyük büyük leğenler, kazanlar yaptırırdı. Dayandığı değnek de saltanatının simgesi idi.
Türk halkı bilgece bir tavırla “Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı” derken, aslında dünyevi saltanatın bir namazlık taht misali o musalla taşı, baki olanın ise, hüvelbaki olan Tanrı katındaki gayb aleminde saklı olduğu inancındadır.
Değerli okurlarımızın Ramazan bayramlarını kutlar, sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.