Milliyet’te Ozan Şendir tarım ve hayvancılıktaki “hazin” gerçeğimizi kaleme aldı. Şendir yazısında özetle şunları yazdı:

“(…) Bilim ile tarımı mutlaka buluşturmamız lazım. Türkiye’de Tarım Bakanlığı’nın ruhsatlandırdığı ve veterinerlik hizmetlerinde kullanılan 1.826 ilaç ve 505 aşı var. Aşıların yüzde 75’i ithal, ilaçların yüzde 73’ü yerli ama hammadde olarak dışa bağımlıyız. Devam edeyim, tarımda girdi maliyetlerinin yüzde 58’ini gübre oluşturuyor. Bizde hektar başına gübre kullanımı 83 kilogramda kalıyor, bu rakam Bulgaristan’da 173, Fransa’da 295 ve İngiltere’de 368 kg. (…) Bilim ile tarım buluşunca ne olduğunu da yazayım: 2023 yılında büyükbaş hayvan sayımız yüzde 5,6 azaldı ama süt üretimimiz yüzde 4,7 arttı. Bilim sayesinde doğru yem, doğru ırk, hastalıkla iyi mücadele sayesinde bu sonucu aldık. Savunma sanayinde başardığımızı şimdi tarımda da başarmak zorundayız yoksa tarlaların boş kalması kaçınılmaz olacak. Çiftçi bilgiye aç, hastalık ya da gelişim sorunlarına dair gruplarda fotoğraf paylaşıp, derdine çare arayanlar, bir yanda, aynı fotoğrafla ilgili onlarca farklı teşhis koyan, ilaç adı veren, tavsiyede bulunanlar diğer yanda. İlçe tarım müdürlükleri, toprak analizi, yaprak analizi yapıyor, yem rasyosu dahil her konuda danışmanlık veriyor ama Facebook’ta yazıp derdimize çare aramak bize daha kolay geliyor. Sadece çiftçiyi suçlayamam ama tarım liselerinde tahta başında çiftçilik öğretiyoruz, oysa burada eskiye dönmemiz ve çok ihtiyaç duyulan tarım tekniklerini yine TİGEM çiftliklerinde, arazide yetiştirmemiz şart. (…) Yıllardır zeytin ağacı sayımızı tartışıyoruz ama ağaç başı verim düşüklüğünü hiç konuşmuyoruz. Oysa aynı cins ağaçtan Yunanistan bizden 2 kat daha fazla verim alıyor. Bugüne kadar tek yıllık bitkilerin düz, çok yıllık bitkilerin eğimli arazide yetiştirilmesi gerektiğine dair kaç haber okudunuz?.. Planlı üretime gelince, en bereketli Gediz Havzası’nda geçen sene tarlada kalan pamuk ve salçalık domatesin haberlerini yapmıştık, bu sene tüm havzaya buğday ekildi. Oysa 3 sene önce o bölgede pamuk üretiyorduk. Bu değişimden de şimdi haberiniz oldu değil mi? Kimse kusura bakmasın, medyadan raflardaki tarım ürünlerinin fiyatlarını haber yapmasını bekleyenler, önce tarım haberlerini okuyup, izlemek konusunda hassasiyet göstermeli. Türkiye’de son 30 yılda ekilebilir bahçe büyüklüğünün ne kadar azaldığını bilen var mı? Köy bakkallarında yumurta satıldığını manşet yapalı iki sene oluyor. Köyde kendi ihtiyacımız için bile tavuk beslemiyoruz. Toprakları küçücük Hollanda, dünyadaki yumurta ihracatının yüzde 19’unu karşılıyor biz yüzde 7,43’lük orana sahibiz. (…) Sokakta, ofiste, AVM’lerde siyaset ya da futbol adına birbirimizi yiyen halimiz karnımızı doyurmaya yetmeyecek maalesef…” (Ozan Şendir, Milliyet, 9 Nisan 2025.)

Gazeteci Ozan Şendir’in yazdıklarına katılmamak mümkün değil. Köyde yaşayanların şehirden çökelek, yumurta, soğan alarak köylerine döndüklerine şahit oluyoruz. Üretimin bitme noktasına geldiği, köyde yetişen gençlerin sürülerini bırakarak şehirlerde asgari ücretli işlere girdiği ve köy yaşamının neredeyse ihtiyarlardan oluştuğu bir süreci yaşıyoruz. Aslında bu süreci köy okullarını kapatarak hızlandırdılar; “taşımalı eğitim” denen “zulmü” çocuklarımıza yaşatmakla kalmadılar, bir bütün halinde köy yaşamını bitirecek bir hamleyi başlattılar. Çocuklarının taşımalı eğitimle perişan olduğunu gören aileler hızla köylerini terk ettiler, sonrasında ise ne üreten kaldı ne de ürettiğini satabilen çiftçi…

Türkiye’yi daha da güçlendirmenin yolunun tarlalardan ve tarım nüfusunu arttırmaktan geçtiğini görmemiz gerekiyor. Bu realiteyi kabul etmeden yola devam etmek, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olacaktır. Rasyonel politikalarla “şehirlerden köylere” dönüşü cazip kılacak adımlara ihtiyaç var. Zaman geçmiş değil; bu yönde atılacak her adım geleceğin Türkiye’sinin inşasında kıymetli bir rol oynayacak, ülkemiz tarımda eski gücüne kavuşabilecektir.

Bu işi siyasallaştırmadan yeni bir tarım politikasıyla üretimi ve “köy yaşamını” teşvik edecek, köylüyü zenginleştirecek, onları köylerde tutacak iyileştirmeleri vakit geçirilmeksizin yapmak, bugünün vatan görevi…