Rasim Canbolat yazdı.

“Bu kadar yazı konusunu nerden buluyorsun?” diyor Halil Camgözoğlu. Haberleri boşuna mı dinliyoruz sevgili yeğenim? Al sana bir konu yazabileceğin kadar yaz:

“ÖĞRENCİNİN OKULU CEBECİ’DE; YURDU ÇUBUK’TA”

Bu başlık, öğrenciliğimi anımsattı. 1963 yılı Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğrenciydim. Ne kadar rahatmışız meğerse. Yatılıydık. Üst katta erkeklerin onun altında kızların yatakhanelerimiz vardı.  Çubuk niree, Cebeci nire? gibi değildi yani. Saatinde dersine gir, saatinde yemeğini ye, saatinde yatağına yattı, bizimkisi.

Sınavlar bitti ikmale kalmayanlar, orta öğretim öğretmeni olduk. Konferans salonunda kuralarımızın çekileceği günü bekliyoruz.

Bir kısım arkadaşlarımız akşam yemeğinden sonra yatakların üzerinde 21 oynamaya başladılar. Ben seyirciyim. Param var mıydı ki oynayım…

Kulakları çınlasın, Aziz Mersin, epeyce para kazandıktan sonra bana döndü, “Hadi gidip şu paraları yiyek:” Bindik otobüse Teknik Okullar Durağıdan, Dikimevi’nde indik. Bir sinemaya girdik. Meğer o sinemada iki film ardı ardına gösteriliyormuş.

Sinemadan çıktık ki seyircilerden başka kimse yok, sokakta. Duraktan son otobüs kalkmış. Dikimevi ile bizim Teknik okullar durağı. Otobüslerin başlangıç ve bitiş duraklarıymış. Çubuk-Cebeci kadar değilse bile, Dikimevi- Teknikokullar arasının uzaklığı da az değildi hani.

Yüklendik tabanvaylara, yürü babam yürü. Sıhhiye civarında henüz uyumamış satıcıdan bir kavun aldık. Bıçak da yok.  Aziz, hızlıca yere vurunca parçalanan kavundan yiyebildiğimiz kadarını yiyip kalanını çöpe attıktan sonra sabaha karşı okulumuza ulaşmıştık sağ salim.

Kızların balkonunda Zeynep, hâlâ oturuyordu, tek başına.

İşte böyle, sevgili Halil yeğenim yazmak isteyenler için çevresindeki her şey konudur. Yeter ki istesin…