Tokat’taki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinde de gördük ki dar yerlere sıkıştırılan kutlamalar amacına hasıl olamıyor. Bunu 23 Nisan’da da 30 Ağustos’ta da yaşıyoruz. Dar alanda kısa paslaşmalar gibi; bayram havasının dağıldığı, amacından çıktığı, rutin ve ruhsuz kutlamalarla geçiştiriyoruz bu güzelim günleri.

Oysa hali hazırdaki stadyumda (eskiden olduğu gibi) bayramlarımızı kutlasak güzel olmaz mı? Askerler, öğrenciler, siviller ferah bir ortamda bayramı bayram gibi kutlasalar fena mı olur?

Bu konuda birkaç girişim olduğunu biliyorum. Kutlama yapılan alanın fiziki şartlarının elverişli olmadığı, bayramı izlemeye gelen yurttaşların tamamına gösterilerin izletilemediği ve bu konunun vatandaşlar tarafından sürekli şikâyet edildiği de biliniyor. Giden Valilere ulaşan bu şikâyet ve istekler “stadyumda kutlama yapılmasına olumlu bakılmasına rağmen” yerine getirilemedi.

“Milli bayramlara gereken özenin gösterilmediğine dair” görüşlerin olduğu bu ortamda, bu savı boşa çıkaracak bir hamleye ihtiyaç var. Stadyumda kutlamalar yapılmasının önünde henüz bir yasal engel olmadığına göre, Tokatlıları sevindirecek haberi Vali Sayın Abdullah Köklü’den bekliyoruz.  

Tokat’ın birçok sorunu varken, bir de Milli Bayramların hak edildiği ölçüde kutlanılmamasını dert etmeyelim.

Sorunlar derken, hâlâ bir “Deprem Master Planı” oluşturmadığımız aklıma geldi.

Oysa TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Deprem Danışma Kurulu’nun hazırladığı yaklaşık 5 yıl önce Tokat için hazırladığı raporun güncelliği devam ediyor. Deprem riski de devam ettiğine göre, bu konuda somut bir çalışmanın yapılamamış olması gerçekten çok üzücü bir durum.

Tokat’ta önemli deprem tehlikesi olduğu ve il merkezinin de deprem gerçekleştiği takdirde en fazla sarsılacak alanlardan biri üzerinde yer aldığı o raporda belirtilmişken, neden bu konuda bir adım bile atılamadığını konuşmamız gerek. Hatta konuşmayı bırakıp harekete geçmek, tedbirler almak, depreme karşı hazırlıklı olmamız şart.

Peki neyi bekliyoruz?

Bilemiyorum.

Ama bildiğimiz bir şey var ki o da deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz gerçeğidir. Bunu tatbikatlarla geçiştirmeye çalışmak fayda vermez. Kaldı ki o tatbikatların çoğunda “kurtarılma” operasyonları temsili olarak canlandırılıyor. Bizim o duruma, yani kurtarılmak pozisyonuna düşmeden binalarımızın röntgenini çekmemiz, güçlendirmeler yapmamamız, yıkılması gereken yerleri yıkmamız gerekiyor.

Jeoloji Mühendisleri Odası’nın Tokat’ı idare edenlere yönelik, “Bu rapor Tokat İli yönetimi ve karar vericilerini ilin deprem ve diri fay tehlikesi hakkında uyarıcı ve yönlendirici olma amacındadır. Odamız bu konuda talep edildiği takdirde iş birliğine hazırdır.” çağrısını gelin daha fazla cevapsız bırakmayalım.

Hele o rapordaki; “Tokat zayıf bir zemine sahip olmanın, bu nedenle de olası bir depremde şiddetle sarsılacak olmanın yanı sıra il merkezindeki binaların altından diri fay geçen illerimizden biridir. Bu nedenle Tokat’ın olası büyük bir depremde hem depremin yaratacağı şiddetli sarsıntı hem de yüzey faylanması tehlikesi nedeniyle hasar alması beklenmektedir.” şeklinde kuvvetli bir “vurgu” yapılıyorken, daha fazla zaman kaybetmenin, hepimizi üzecek sonuçları ortaya çıkaracağını herkesin bilmesi gerekir.

O vakit, bayram kutlamalarının stadyuma alınması beklentisinden depreme evrildiğimiz bu köşe yazımızı, Vali Sayın Abdullah Köklü’den bu iki meselede gelecek hayırlı ve müjdeli cevapları yayımlayacağımız günleri görmek ümidiyle bitirelim…