Tokat’ın trafik çilesini hep birlikte çekerken, gelen şikayetlere baktığımızda esnafın da bu konuda çok mustarip olduğunu görüyoruz. Esnaflar haklı olarak işyerlerinin önüne araç park edilmesini istemiyorlar. Saatlerce kapılarının önünün işgal edildiğini, hatta sabahtan akşama kadar arabasını bırakanların bulunduğunu söylüyorlar.

            Toptancı arabalarının dükkanlarına yaklaşamadığını bu nedenle işyerlerine gelen ürünleri indiremediklerini, müşterilerinin araçlarına yer bulamadıklarını ifade eden esnaflarımızın bu şikayetlerine nasıl bir çözüm bulunabilir bilemiyorum, ama ortak bir uzlaşıyla bu meselenin çözüme kavuşabileceğini düşünmekteyim. Özellikle Meydan Bölgesi bu şikayetlerin merkezi.

Bir esnaf dostumuz belediyeye önceki dönem ve bu yeni dönemde de yazarak sorunu bildirdiklerini, hatta çözüm önerileri sunduklarını söyledi. O çözüm önerilerini bana da gönderdiklerinde paylaşacağım. Fakat şimdilik şu kadarını söyleyeyim, Meydan esnafı gerçekten bu mevzuda çok ama çok dertli.  

            Bir diğer konu Tokat Belediyesi Ercins Kapalı Otoparkı çevresindeki düzensizlik. Otopark çevresine araçların park etmemeleri amacıyla dikilen dubalar bir işe yaramıyor. Gelen araçlar o dubaları ezerek, üzerine park ediyorlar. Giriş çıkışları belirlenen çevre sokaklarda da yön levhalarına uymayıp ters giriş çıkış yapan araçlar bir anda o bölgeyi kilitliyor. Gerilen sinirler, ardı arkası eksilmeyen araç kornaları da işin cabası.

            O bölgedeki kamera görüntülerinin bir işe yaraması gerekmez mi? Kurallara uymayanlara, dubaların üzerine çıkıp araç park edenlere, sokaklardan ters yönden araç giriş çıkışı yaparak trafiği tıkayanlara, yasalardaki cezai işlemler uygulanamaz mı? Kurallar toplum için olduğuna göre, insanların bu kurallar çerçevesinde hareket etmesini beklemek hepimizin görevi. Oradaki her hafta kırılan dubaları gördükçe, en küçük devlet malına bile gösterilmeyen hassasiyetin, daha büyük meselelerde de gösterilmemesinin tesadüf olmadığını anlıyoruz.

            Öte yandan kaldırım işgallerinin de devam ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle hafta sonu (muhtemelen zabıtalar “mesai yapamadıkları için”) işportacıların kaldırımları sahiplendiğini görüyoruz. Curcuna, gürültü ve her türlü bozuk iletişimle Hindistan sokaklarını andıran görüntülere şahit oluyoruz.

            Şehrin baştan sona estetik bir müdahaleye ihtiyacı var. Esnafından işportacısına, mahalle muhtarından mahalledeki yurttaşa, toplu ulaşım aracı şoföründen, bakkala, kasaba, manava, kısaca hemen herkese, hepimize bir “sakinlik” lazım. Sıcak havaların da tetiklediği kaotik bir durum tespitini yapabiliriz. Dolayısıyla sakinliğe ihtiyacımız var.

            Bedestenlioğlu’nun “alarm verdiğini” haftalar öncesinde yazdık. Ara sokaklar, eski binaların olduğu muhitler bakımsız. Oralarda yaşayan yurttaşlar “zengin evlerinin olduğu sokakların daha bakımlı olduğunu ve oralara daha iyi hizmet gittiğini” iddia etmişlerdi. Bu olası “sınıf farkının” varsa giderilmesi, herkesin eşit hizmet aldığının vatandaşlara “hissettirilmesi” gerekiyor. Hem de en kısa sürede.

            Şehrin bir bütün halinde sorunların çözümüne odaklanması, bu odaklanmayı gerçekleştirirken başka hesaplar içerisinde bulunan kötü niyetlilerin de işin “pasta kısmı ile ilgilenmeleri” de gözlerden kaçırılmasın. Helal ve meşru bir çerçevede çalışıp çabalayanlar müstesna; ama kötü niyetlilere karşı da uyanık olmak adeta bir vatan görevidir, bu, hiç ama hiç unutulmasın.