Haber: Seda Batur

Dünya siyasetinin bütünüyle yeniden yapılandığını kaydeden Kurtulmuş, “Büyük gerilimlerin, büyük altüst oluşların, büyük yeniden oluşların yaşanacağı bir döneme doğru giriyoruz ve bu anlamda sadece siyaset alanında değil aynı zamanda ekonomi alanında da özellikle pandemi ile birlikte başlayan süreçte dünyanın bütün ekonomileri sistematik bir yeniden yapılanmanın ya da yeni bir takım krizlerin kaos yarın ortamının içerisine girmiştir” dedi.

DÜNYA’DA GERİLİM VE ÇATIŞMA YÜKSELİYOR

Ukrayna ile Rusya arasındaki krizin sadece Ukrayna-Rusya arasındaki bir çatışmadan ibaret olmadığına vurgu yapan Kurtulmuş, “Batı ile Rusya arasında bir çatışmadır. Avrupa'daki siyaset fikriyatı ile Rusya arasındaki bir çatışmadır. Son zamanlarda Çin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin çok üst perdeden, çok hararetli ve çok gerilimli bir çatışma ortamına doğru sürüklendiğini hep beraber izliyoruz. Hemen hemen dünyanın her bölgesinde büyük güçler arasında çatışmalar ve gerilimler söz konusudur. Bunun dünyayı çok daha gergin bir sürecin içerisine doğru soktuğuna da hiç şüphemiz yoktur. Dünya eğer böyle giderse üçüncü dünya Savaşı'na doğru sürüklenecek ve aslında dünyada ekonomik ve siyasi olarak bir üçüncü Dünya Savaşı çoktan başlamıştır” şeklinde konuştu.

HİÇBİR KÜRESEL MESELEYİ GÖZARDI EDEMEYİZ

Ülkemizin içinde bulunduğu bölgenin dünyadaki bütün güç merkezlerinin, güç mücadelesini sürdürdüğü en hayati coğrafya olarak nitelendiren Başkan Kurtulmuş, “Karadeniz, Akdeniz, Balkanlar, Kafkaslar, Ön Asya, Ortadoğu… Bütün bu coğrafyada yaşanan her şey doğrudan doğruya Türkiye’yi etkilemektedir ve Türkiye’nin kendi siyasal ve ekonomik şartlarını çok daha güçlü bir hale getirmesini zaruri hale getirmektedir. Bu bölgede bizim yeniden güçlü büyük Türkiye olarak ayaklarımızın üstünde güçlü bir şekilde durmak ve hatta koşmaktan başka çaremiz yoktur. Biz burada gününü gün eden, sorunlar zaman içerisinde çözülür diyen bir tavır içerisinde asla olamayız. Bizi ilgilendiren bölge ülkelerinde ortaya çıkan ya da küresel olarak ortaya çıkan hiçbir meseleyi göz ardı edemeyiz. Eğer Türkiye böyle davranırsa büyük türbülansların hepsinin etki alanı olan içinde bulunduğumuz bu coğrafyada ayakta durmamız zorlaşır. Onun için Türkiye bütün bu gelişmeleri yakinen takip ediyor. Türkiye’nin birliğini, beraberliğini, gücünü artıracak her türlü tedbiri almaya çalışıyor” diye konuştu.

İKİ TARAFLA KONUŞABİLEN TEK ÜLKE BİZDİK

“Örnek olarak birkaç tanesini hatırlatmakta fayda görüyorum; Rusya ile Ukrayna arasındaki kriz başladığı zaman, savaş çıktığı zaman daha savaşın öncesinden itibaren her iki ülkeyle konuşarak bu bölgede barışın iki taraf için de temin edilmesinde aktör olarak Türkiye ortadaydı” ifadelerini kullanan Kurtulmuş açıklamasının devamında şu konulara değindi;

“Hatta Dolmabahçe görüşmesinden sonra Zelenskiy ile Putin arasında yapılacak bir görüşme ile savaş sonlandırılacaktı. Ama maalesef bazı güçler savaşın devam etmesinin kendi çıkarlarına olduğuna karar verdiği için savaş sonlandırılamadı. O süre içerisinde dünyada sadece ve sadece her iki tarafla da konuşabilen ve çözüm üretebilen tek ülke olarak Türkiye ortada durdu.

GIDA KRİZİNE KARŞI TAHIL KORİDORU

Savaşla birlikte uzun yıllardır konuştuğumuz bir başka kriz dünya gündemine taşındı. Uzunca yıllardır belki 25-30 sene evvel dünyanın geleceğinde su krizinin, gıda krizinin ve enerji krizinin hem ekonomik sistemleri hem de dünya siyasetini belirleyecek temel potansiyel kriz alanları olduğunu konuşuyor, ifade ediyorduk. Rusya Ukrayna savaşı ile birlikte gıda krizi ortaya çıktı. Bunun çözülebilmesi için bütün dünya sadece bir takım sözler söylerken Türkiye yine Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde ve liderliğinde bir küresel aktör olduğunu ortaya koydu. İstanbul’da Ukrayna-Rusya ve Birleşmiş Milletler arasındaki mutabakat son noktaya getirildi ve tahıl koridoru Türkiye’nin koordinasyonunda Türkiye’deki koordinasyon merkezinin kontrolünde gıda koridoru ile dünyanın çok ağır bir gıda krizinin içerisine girmesini önlemek için adımlar atıldı.

TÜRKİYE’NİN DURUŞU MİLLETİMİZİN VE BÖLGE HALKLARININ HAYRINADIR

Bugün Sayın Cumhurbaşkanımız Lviv'de Ukrayna Cumhurbaşkanıyla ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'le görüşecek ve bu anlamda hem savaşın sonlandırılması hem gıda krizi başta olmak üzere ve hemen arkasından bu kış başıyla birlikte konuşulacak ve Avrupa’yı derinden sarsacak olan enerji kriziyle ilgili olarak konular gündeme gelecek ve Türkiye bütün buralarda insanlık için barışın, adaletin ve insanlığın ihtiyaçlarının karşılanmasını temin edecek. Türkiye bu etkin diplomasisini, küresel aktör olma özelliğini ve Cumhurbaşkanımızın da küresel liderliğini ortaya koyacak. Bu süreçlerin hiçbirisinde Türkiye olarak seyirci kalamayız ve inşallah bu coğrafyadaki bu gerilimlerin azaltılması, Türkiye’nin aziz milletinin de hayrınadır. Bölge halklarının tamamının da hayranıdır.

GÜÇLÜ TÜRKİYE BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR

Türkiye bir taraftan bu krizleri kaoslar çözebilmek için gayret sarf ederken, diğer taraftan kendi gücünü artırabilmek için de her türlü imkanı ortaya koymaktadır. Savunma sanayindeki gelişmelerden, Karadeniz ve Akdeniz’de doğalgaz ve petrol arama faaliyetlerine kadar her türlü riske ve engellemeye rağmen Türkiye bu alandaki kararlılığını ortaya koymuştur. Biliyorsunuz Karadeniz’de çok büyük bir petrol kaynağı bulunmuş inşallah önümüzdeki yıl içerisinde bu kaynağın Türkiye’deki sistemin içerisine entegre edilmesi planlanmaktadır. Aynı şekilde yine geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımızın sefere gönderdiği Sultan Abdülhamit Han arama gemisi Akdeniz’de 45 kilometre açıkta faaliyetlerini sürdürmüş ve oradan da güzel sinyaller hayırlı haberler gelmeye başlamıştır. En kısa zamanda Türkiye olarak oradan da çok büyük bir kaynağın bulunabileceğini ümit ediyoruz. Türkiye petrolünü çıkarabilen, doğalgazını çıkarabilen, savunma sanayi başta olmak üzere her alanda güçlü bir ekonomiye sahip olan büyük bir devlet olarak, bu bölgede ayakta durmak mecburiyetindedir.

SURİYE MESELESİNİN TAKİPÇİSİYİZ

Ayrıca bir başka mesele Türkiye bölgesindeki bütün gerilimleri ortadan kaldırmak ve bölge ülkeleriyle var olan sorunların aşılması için olumlu adım atmak durumundadır. Bölgede var olan ve hiçbirisi bizden kaynaklanmayan bu gerilimlerin ortadan kaldırılması için mücadele ediyor, gayret ediyoruz. Örnek olarak Suriye’deki gelişmeleri yakinen takip ediyoruz. Suriye'nin bu noktaya gelmesinde ve Türkiye ile Suriye arasındaki problemlerin ortaya çıkmasında asla ve asla Türkiye’nin en ufak bir olumsuz katkısı olmadı. Bu meselenin bu noktaya gelmesinde halkına karşı silahlarını kullanabilen ve halka büyük bir şekilde baskı ve zulüm yapan bir rejimin kendi halkı üzerinde oluşturmuş olduğu etki ve onun sonucu olarak ortaya çıkan yaklaşık 10 milyona yakın Suriyeli göçmen meselesinden birinci derecede etkilenen Türkiye oldu. Türkiye olarak hem Suriye’nin toprak bütünlüğünü temin etmek, hem Suriye’deki geniş halk kesimlerinin bundan sonraki siyasi karar süreçlerinin içinde olmasını temin etmek ve özellikle de Türkiye’nin birinci derecede etkilendiği sorunlardan birisi olan göçmen meselesini kalıcı, insani ve barışçıl bir şekilde halledebilmek için bu çerçevede görüşlerimizi ortaya koyuyor, adımlarımızı atıyoruz. Ümit ediyoruz ki bu anlamda Suriye meselesi bir an evvel, barışçıl ve müzakereci bir yöntemle çözülerek Suriye halkı rahata ermiş olur.

İSRAİL İLE NORMALLEŞME OLACAKSA…

Ayrıca İsrail ile aramızdaki sorunların ortaya çıkmasının sebebi de asla Türkiye değildir. Mavi Marmara meselesi başta olmak üzere Kudüs’ün mahremiyetinin zedelenmesi, Filistinlilere yapılan bir takım baskılar, açık baskılar ortada olmak üzere Birleşmiş Milletlerin bütün kararlarına rağmen yeni yerleşimci yerleri açmak bütün gerilim konularının tamamı İsrail tarafından üretilmiş konulardır. Şimdi eğer bir normalleşme olacaksa; Türkiye bu fikirlerini, haklı eleştirilerini yerinde tutmak üzere ve bu konularda İsrail rejiminden İsrail yönetiminden iyileşme adımlarını beklemek üzere bu olabilir. Ama bu İsrail’in saldırgan, agresif, yayılmacı politikalarını Türkiye tasvip ediyor anlamına gelmez. Kudüs ve Mescidi Aksa bizim Türk milleti olarak kırmızıçizgimizdir. Tabii ki bölgedeki sorunların çözülmesi, aşılması ve bu anlamda aradaki sorunların ortadan kaldırılması bizim de talebimizdir. Ama bundan sonra normalleşme sürecini tayin ve tespit edecek olan taraf İsrail’dir. Bu anlamda bölgedeki bu gerilim alanlarının ortadan kalkmasının da güçlü ve büyük Türkiye idealine hizmet edeceği kanaatindeyiz.

YARIŞABİLMEK İÇİN ADAY ÇIKARTMALARINI BEKLİYORUZ

Seçime gidiyoruz artık 6+1’lik masanın aday tespit etmekten kaçma vakti kalmamıştır. Biraz daha oyalanırlarsa zaten Yüksek Seçim Kurulunun seçim takvimi başladığında mecburen son gün gidip adaylarını belli edeceklerdir. Demokrasi yarıştır, tek kişiyle yarış olmaz. Yarışın mutlaka en az 2 kişi arasında olması mümkündür. Karşı tarafın bir aday belirleme sorunu olduğu görülüyor. Son günlerde biraz daha fazla ortaya çıkıyor. Başta şu mazereti söylüyorlardı; ‘biz adayı belirleyince onu kısa bir süre içerisinde yıpratırsınız. Onun için mi adayı belirlememizi istiyorsunuz?’ Biz de onlara şu cevabı verdik; 20 senedir Recep Tayyip Erdoğan bu kadar icraat yapıyor, yıpranma endişesi taşımıyor da sizin ortaya koyacağınız aday 20 günde mi yıpranacak? Bu aday belirleyememe meselesinin arkasındaki esas mesele ise bugünlerde daha net ortaya çıkmıştır. Aslında bir araya gelen 6+1’lik bu partiler manzumesinin ortak konularda ortak fikirleri olmadığı artık ayan beyan ortaya çıkıyor. Bu partilerin bazılarının taban tabana zıt fikirler içerisinde olduğu aşikârdır. Artık bu fikirlerdeki farklılıklar aslında aday kim olacağı tartışmalarını da daha ciddi şekilde körükleyen bir unsur haline gelmiştir ve hatta o kadar güvensiz bir ortamın içerisine geldikleri görülüyor ki eğer iktidar olursa ne yapacağımızı belirleyecek temel konularda bir koalisyon protokolü şeklinde bir anlaşma yapalım ve imzalayalım.” teklifleri gelmeye başlamıştır. Değerli arkadaşlar zaten bu milletin cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçmesinin temel nedeni birbirleriyle hiç anlaşamayan partilerin ortaya koyduğu koalisyonlar döneminden kaybettiği zamandır.

MİLLETİMİZ 2023’DE GÜÇLÜ TÜRKİYE YÜRÜYÜŞÜNE DESTEK VERECEKTİR

Bu çerçevede inşallah önümüzdeki seçim süreci de Türkiye’nin bu kararlılığının bir kere daha milletimiz tarafından teyit edildiği bir seçim olacaktır. Ben bu çerçevede milletimizin 2023 seçimlerini güven ve istikrar, güvenilirlik noktasında değerlendireceğini ve bu anlamda da yeniden bu istikameti güçlü büyük Türkiye istikametindeki yürüyüşe teyit ve destek vereceğine yürekten inanıyorum.”

Muhabir: TE Bilisim